وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا
4|86|Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah herşeyin hesabını tam olarak yapandır.

Turgut Kuzan ayet yorumu

Rabbimizin selam verin emri

Allah (c.c.) rahmeti, selamı ve bereketi üzerimize olsun.


Nisa Suresi, 86. Ayet meali:
Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır.

Besairu'l Kur'an Tefsirinde ayet ile ilgili açıklamanın bir kısmı:

Burada mü’minler arasında bir selâm teşvikinin gündeme geldiğini görüyoruz.
Selâmın gündeme getirilmesi bir taraftan Allah’ın bu selâm isminin toplumda yayılması, İslâm toplumunda Allah egemenliğinde bir hayatın gerçekleştirilmesi, hayatın her alanında Allah’ın söz sahibi olması gerçeğini ortaya koymaktır.
Bu selâmla mü’minler birbirlerine bunu hatırlatacaklar, bunu teşvik edecekler, buna şefaat ve delâlette bulunacaklar.
Düşünebiliyor musunuz? İnsanlar aile hayatlarında, evlerine girerlerken, çıkarlarken, sosyal hayatlarında, ekonomik hayatlarında birbirleriyle karşılaşıp ticari ilişkilere girerlerken, evlenirlerken, boşanırlarken, otururlarken, yatarlarken, savaşırlarken, barışırlarken birbirlerine selâm vermeleri, birbirlerine şu telkini sunmalarıdır: Kardeşim, tüm işlerimizde, tüm ilişkilerimizde, tüm yaşantımızda, tüm hayatımızda Allah bize bereket versin, Allah bize başarı versin, aman Allah’ı unutmadan, Allah’ın tevfikini, selâmını, selâmetliğini, yardımını, bereketini unutmadan yaşayalım.
Zira Allah’ın yardım ve bereketi olmadan hiç bir şeyi başarmamız mümkün değildir.


Kur'an Yolu Tefsiri
Aracılık için birisine başvuranlar işe selâm ile başlayacaklardır. Müminler karşılaştıklarında selâmlaşacak, karşılıklı olarak iyi dilekte bulunacaklardır. Her kültürde selâmlaşma âdeti ve bu âdetin gerektirdiği usul ve âdâb vardır. Bu münasebetle Müslümanlar arasında selâmlaşmanın nasıl olması gerektiği konusuna geçilmiştir. “Selâm” diye tercüme edilen tahiyye, hayat kelimesiyle aynı kökten olup lügat manası itibariyle “sağlık, uzun ömür dilemek” demektir.
Tefsirciler buradaki tahiyye buyruğunu üç şekilde açıklamışlardır:
a) Hapşıranın “elhamdülillâh” demesi ile başlayan karşılıklı dualar;
b) Hediye verene hediye ile mukabele;
c) Selâm verip almak. Tahiyye kelimesi daha ziyade bu üçüncü mânada kullanılmıştır.

Câhiliye devrinde de çeşitli sözlerle selâmlaşma yapılır, ama selâmlaşmada köleliğin ve sınıf farkının izleri görülürdü. Köleler, zayıflar ve garipler selâm vermek mecburiyetinde görülür ve verirken de birtakım kalıplara riayet etmeleri beklenirdi. İslâm dini getirdiği eşitlik ve fazilet anlayışına uygun olarak bir selâmlaşma âdâbı oluşturdu. Sünnet ve örf bunun verilişini “esselâmü aleyküm” veya “selâmün aleyküm”, alınışını da “aleykümüsselâm, aleykümselâm, ve aleykümüsselâm ve rahmetullah ve berekâtüh” şeklinde belirledi. Selâmlaşma müslümanlar arasında bir ülfet, kaynaşma, sevgi aracıdır, barış içinde olma işaretidir. Selâm verip alanlar birbirlerine Allah’tan “iyilik, esenlik, rahmet, bereket” dilemektedirler. Bu sebeple selâmlaşma Kur’an’da ve Sünnet’te teşvik edilmiş, âlimler tarafından hükmü ve âdâbı üzerine kafa yorulmuş, açıklamalar yapılmıştır.
Bir müslümanın bir veya daha fazla müslümanla karşılaştığı, bir araya geldiği zaman selâm vermesi sünnettir, bu selâmı birisi verince diğerlerinin onu alması farzdır. Bir kişinin verdiği selâmı topluluktan birinin almasıyla vazifenin yerine gelmiş olup olmayacağı konusu tartışılmıştır. Ebû Hanîfe’ye göre topluluktan her birinin selâmı alması gerekir. Gayri müslimlere de müminlere verilen selâmın verilebileceğini ileri süren âlimler bulunmasına rağmen ekseriyete göre onlara bir mümin böyle selâm vermez, onlar verirlerse “ve aleyküm” (size de olsun) şeklinde mukabele edilir (ayrıca bk. Nûr 24/ 27, 61).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 107-108

İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri :
Allah Teâlâ : «Size bir selâm verildiği zaman; ondan daha iyisiyle selâm verin veya aynıyla mukabele edin.» buyuruyor. Size bir müslüman selâm verdiğinde; ona onun verdiği selâmdan daha üstünüyle mukabele edin veya onun verdiği selâmın misliyle mukabelede bulunun. Burada ziyâde mendûb, aynıyla mukabele ise farzdır.
İbn Cerîr der ki: Bize Mûsâ îbn Sehl'in... Selmân el-Fârisî'den naklettiğine göre; o şöyle demiştir : Bir adam Hz. Peygambere gelerek : Allah'ın selâmı senin üzerine olsun ey Allah'ın Rasûlü dedi. Allah Rasûlü : Allah'ın selâm ve rahmeti senin üzerine olsun, buyurdu. Sonra bir diğeri gelerek: Allah'ın selâm ve rahmeti senin üzerine olsun ey Allah'ın elçisi, dedi. Rasûlullah (s.a.) ona : Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun, buyurdular. Sonra bir diğeri gelerek : Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun ey Allah'ın Rasûlü, dedi. Allah Rasûlü de kendisine : Senin de üzerine olsun, buyurunca adam, kendisine : Ey Allah'ın peygamberi, anam ve babam sana feda olsun. Sana falan falan kişiler gelerek selâm verdiler. Sen de onlara bana verdiğin cevaptan daha fazlasıyla cevap verdin, dedi. Allah Rasûlü: Sen bize bir şey bırakmadın ki. Allah Teâlâ: «Size bir selâm verildiği zaman ondan daha iyisiyle selâm verin, veya aynıyla mukabele edin.» buyuruyor. Biz de sana aynı ile mukabele ettik, buyurdular.

Bu hadîsin delâletine göre; «Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri sizin üzerinize olsun.» şeklinde selâm verildiğinde; buna verilecek cevabda fazlalık yoktur. Şayet bundan daha fazlası konulmuş olsaydı, elbette Allah Rasûlü bunun üzerine ziyâdede bulunurdu.
İmâm Ahmed der ki: Bize Muhammed îbn Kesîr'in... İmrân İbn Husayn'dan rivayetine göre; bir adam Hz. Peygambere gelerek : Allah'ın selâmı sizin üzerinize olsun, diye selâm verdi. Allah Rasûlü, selâmını aldı ve adam oturdu. Allah Rasûlü : «On» buyurdular. Sonra bir diğeri geldi ve : Allah'ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun, diye selâm verdi. Allah Rasûlü onun selâmını aldı ve o da oturdu. Hz. Peygamber: «Yirmi» buyurdular. Sonra bir diğeri gelerek; Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun, diye selâm verdi. Allah Rasûlü onun da selâmını aldı ve o kişi de oturdu. Allah Rasûlü «Otuz» buyurdular.
Hadîsi Ebu Dâvûd da Muhammed İbn Kesîr'den rivayet etmiştir. Aynı hadîsi aynı kanaldan Tirmizî, Neseî ve Bezzâr da tahrîc etmişler ve Tirmizî; Hasendir, bu yönden garîbtir, demiştir. Aynı konuda Ebu Saîd, Ali ve Sehl İbn Huneyf den de hadîs rivayet edilmiştir, demiştir.

Bezzâr : Bu hadîs Hz. Peygamberden değişik şekillerde rivayet edilmişse de isnadı en güzel olanı budur, demiştir. İbn Ebu Hatim de şöyle diyor : Bize Ali İbn Harb'in... İbn Abbâs'tan rivayetine göre; o şöyle demiştir : Mecûsî bile olsa, Allah'ın yaratıklarından sana kim selâm verirse onun selâmına karşılık ver. Zîrâ Allah Teâlâ: «Ondan daha iyi-siyle selâm verin veya aynıyla mukabele edin.» buyurmuştur.
Katâde ise «Daha iyisiyle selâm vermenin» müslümanlara; «Aynıyla mukabelenin» de zimmet ehline âit olduğunu söylemiştir. Ancak bu açıklama şüphelidir. Daha önce de hadîste geçtiği gibi maksad; kendisine verilen selâmdan daha güzeli ile mukabele etmektir. Müslüman; selâmda meşru kılman miktarın en üst seviyesine çıktığında; ona, verdiği selâmın aynı ile mukabelede bulunulur. Zimmet ehline gelince; onlara selâm ile başlanılmaz. (Müslümanlar onlara ilk selâm verenler olmaz.) Ve onlara ziyâdede de bulunulmaz. Bilakis Buhârî ve Müslim de İbn Ömer'den rivayet edilen ve Allah Rasûlü'nün : Size Yahûdî selâm verdiğinde ancak, belâ, musibet senin üzerine olsun, diye selâm verir. Sen de; Senin de üzerine olsun, diye cevap ver, buyurduğu hadîs gereğince; onlara aynı ile mukabelede bulunulur.
Müslim'in Sahîh'inde Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Allah Rasûlü şöyle buyurmuşlardır :
Yahûdî ve Hıristiyanlara ilk selam veren siz olmayınız. Onlara bir yolda rastladığınızda onları yolların en darına mecbur bırakınız.
Süfyân es-Sevrî, ...Hasen el-Basrî'nin : Selâm sünnet, selâma karşılık vermek ise farzdır, dediğini nakleder. Hasen el-Basri'nin bu sözü âlimlerce genelde kabul edilen görüştür ki selâma karşılık vermek vâcibtir. Kişi yapmadığı takdirde günahkâr olur. Zira Allah Teâlâ'nın : «Ondan daha iyisiyle selâm verin, veya aynı ile mukabele edin.» emrine karşı gelmiş olur. Nitekim bu konu onun rivayet ettiği bir hadîste de belirtilmiştir.

SEYYİD KUTUP Fi Zilalil Kuran Tefsiri :
86- Size bir selam verildiğinde ona daha güzeli ile ya da aynısı ile karşılık veriniz. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi hesaba katar.
İslâm, Müslüman toplumun belirginleştiği özel bir selam getirmiştir. Böylece toplumun taşıdığı tüm çizgileri hatta günlük basit çizgiler bile farklı ve belirgin olmuştur. Öyle ki bu çizgiler, başka toplumların karakteristik çizgileri ve işaretleri arasında silinip yok olmaz.
İslâm selâmı; "Es selâmualeyküm" veya "Esselâmu aleyküm ve rahmetullah" ya da "Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuhu" şeklinde belirlemiştir. Bunlara karşılık verme; daha güzel bir şekilde ve kelimeleri arttırmak şeklinde olacaktır.
-Ancak üçüncüsü hariç çünkü arttırılacak bir şey kalmamıştır- Buna göre birincinin karşılığı: "Ve aleyküm selam ve rahmetullah" ikincisinin ise, "Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakâtuhu" üçüncüsünün ise "Ve aleyküm selâm ve rahmetullahi ve berakâtühü"dur.
Bu yüzden benzeriyle karşılık vermek yeterlidir. Evet bu husus Resulullah'tan bu şekilde rivayet edilmiştir.

Şu selam ayetinde gizli hikmetlerin önünde biraz duralım:

Öncelikle selâm, İslâm'ın kendine özgü kanunları ve düzeni olduğu gibi özel işaret ve gelenekleri de olması için Müslüman topluma kazandırmak istediği farklı bir özelliktir.
Nitekim kıble değişikliğinden söz ederken bu özellikten Müslüman toplumun akidesiyle olduğu kadar kıblesinin belirginleşmesi hususunda söz etmiştik. Bu konu Fi zılal'de Bakara suresinde ele alınmıştı.'

İkinci olarak selâm; Müslüman kitleyi oluşturan fertler arasındaki sevgi ve yakınlık bağlarını güçlendirmeye yönelik sürekli bir çabadır. Kuşkusuz selamı yaygınlaştırmak ve selâma daha güzeliyle karşılık verme, bu bağların oluşması ve güçlenmesi için en iyi araçlardır. Nitekim Resulullah'a "hangi iş hayırlıdır?" diye sorulmuş, O da "Yemek yedirmen ve tanıdığın, tanımadığın kimselere selâm vermendir"' buyurmuştur." (Buhari) Bu, öncelikle Müslüman toplum arasında selamı yaygınlaştırmaya ilişkindir. Ve bu sünnettir. Verilen selâma karşılık vermek ise bu ayete göre farzdır. Kalplerin temizlenmesi, tanışmayanların tanışması ve birbirlerine bağlı bulunanların arasındaki bağın güçlendirilmesi konusunda bu geleneğin pratik etkileri göz önünde bulundurulduğunda bu işe verilen önemin değeri de anlaşılır. Bu, böylesi geleneklerin toplumda bıraktığı etkileri göz önünde bulundurup olağanüstü sonuçlarını inceleyenler tarafından rahatlıkla algılanabilecek bir gerçektir.

Üçüncü olarak selâm, öncesinde sonrasında yer alan savaş ayetlerinin arasında rahatlatıcı bir esintidir. Belki de bununla da İslam'ın esas temeline yani barışa işaret etmek istenmiştir. Çünkü İslâm barış dinidir. Ve o, geniş ve kapsamlı anlamıyla yeryüzüne, insan fıtratının Allah'ın metodu üzere istikamet bulmasından kaynaklanan barışı yerleştirmekten başka bir şey için savaşmaz.

https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/ linkinde yer alan hadisler:
Ebû Hüreyre"nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.”
(M194 Müslim, Îmân, 93)
Ebû Hüreyre"den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Müslüman"ın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır.” “Onlar nedir ey Allah"ın Resûlü?” diye sorulunca şöyle demiştir: “Onunla karşılaştığın zaman selâm ver, seni davet ettiğinde ona icabet et, senden nasihat istediğinde nasihat et, aksırıp Allah"a hamd ettiğinde ona duayla karşılık ver, hastalandığında onu ziyaret et ve öldüğünde cenazesine katıl.”
(M5651 Müslim, Selâm, 5)
***
Abdullah b. Amr"dan (ra) rivayet edildiğine göre, bir adam Resûlullah"a, “İslâm"da hangi davranış daha hayırlıdır?” diye sorunca Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir: “(Başkalarına) yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermen.”
(B12 Buhârî, Îmân, 6)
***
Ebû Ümâme"nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanların Yüce Allah katında en hayırlısı, önce selâm verenleridir.”
(D5197 Ebû Dâvûd, Edeb, 132-133)
***
Enes (b. Mâlik) diyor ki, “Resûlullah (sav) bana şöyle buyurdu: "Yavrucuğum! Ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver. Bu, senin ve ailen için bereket olur."
(T2698 Tirmizî, İsti"zân, 10)
https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php? ...;SAYFA=359 linkinde 364. Sayfaya kadar selam verme üzerine açıklamalar mevcuttur.

Görüntülenme : 529


E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İletişim : Turgut Kuzan [email protected]

Web sitemizi kullanırken karşılaştığınız problemleri, önerilerinizi lütfen e-posta ile iletiniz.